Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Alemdar Mustafa Paşa (1755, Hotin - 14 Kasım 1808), 2. Mahmut saltanatında 18 Haziran 1808 - 15 Kasım 1808 tarihleri arasında üç ay on sekiz gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.
Balkanlar'da devam eden Rus ve Avusturya savaşları bölgede merkezi otoritenin kurulmasını hemen hemen imkansızlaştırmıştı. Sınırlarda düşmana karşı savunmanın ve bölge içinde asayişin sağlanması için devlete gayrimeşru güç odaklarına bağımlı ve muhtaç hale gelmişti. Başkentten uzak bölgelerde ve özellikle Balkanlarda, "ayan" adı verilen gayriresmi yörel güç odakları devlet idaresine ortak olarak ortaya çıkmıştı. Babıâlı, sınırlar içinde asayişi sağlamak ve ortaya çıkan zorbaları ve eşkiyayı temizlemek için iktidarına ortak olan ayanlardan âsi olmayan ve hâlâ sadakatini sürdürenler ile temas kurup bunları polis gücü gibi kullanmaktan başka çare bulamadı. Hükümete bağlı olan ayanlardan biri de Rusçuk ayanı Tirsinikli oğlu İsmail Ağa idi. [1]
Alemdar Mustafa da Tirsinikli oğlu İsmail Ağa'nın maiyetine katıldı ve kısa sürede büyük yararlıklar göstererek Ağa'nın takdirini kazandı. Özellikle Tirsinikli oğlu İsmail Ağa 1797'de Pazvantoğlu Osman'ın hayli kalabalık ordusunu sadece 200 kadar adamıyla püskürtüp Rusçuk'u kurtarması, bir anda bölgede adının duyulmasını ve hükümette bile şöhret kazanmasını sağladı. Başarısından ötürü Silistre Valisi Gürcü Osman Paşa'nın teklifi üzerine "Hassa Hasekiliği" payesi verilerek ödüllendirildi. Pazvantoğlu'nun tenkili süreci içinde onu Tirnova hücumunda mağlup etmesi, sonra da eşkıya Manav İbrahim'i tepelemesiyle Alemdar Mustafa Tirsinikli oğlu İsmail Ağa'nın gözüne girdi. Önce onun yanında kapıcıbaşılığa yükseldi. 1804'te ise İsmail Ağa'nın teklifiyle Hacı Ömer Ağa'nın ölümü sonucu boşalan Hezargrad âyanlığına atandı. [1]
1806'da Tirsiniklioğlu İsmail Ağa'nın bir suikasta kurban gitti. Alemdar Mustafa Ağa, efendisine yapılan suikast haberini alınca Rusçuk'a gidip asayişi sağladı. Rusçuk halkından aldığı destek ile İstanbul'a temsilciler gönderildi ve Alemdar Mustafa, Rusçuk'a ayan olarak atandı. [1]
Ayan olarak Rusçuk, Yergogu ve Tuna sahillerinde Rus ilerleyişine engel olmak için tedbirler almaya çalıştı. Bölge tarımının gelişmesine çalışıp bu nedenle bölgede yeni şu kanalları açtırdı. Çiftçiden yasa dışı alan haraç gibi vergileri kaldırdı. Bu icraatı ile çift bozup bölgeden ayrılan köylüleri tekrar geri gelmeye teşvik etti. [1]
Ayan olarak isyandan vazgeçtikten sonra Vidin muhafızlığına atanan Pazvantoğlu Osman Paşa ölünce ayanı olduğu bölgelerde faydalı, adil ve itaatkar idaresi ile Osmanlı yüksek idarecilerini gözüne girdiği için vezirlik rütbesi ile Vidin muhafızlığı ile Silistre Eyaleti valiliğine getirildi. [1]
1806'da başlayan 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'nda önemli yararlıklar gösterdi. Rus Mareşali Mikelson'u bozguna uğratarak ordu içindeki şöhretini arttırdı ve Ruslar'a karşı direncin yeni umudu oldu.
Rumeli'de efektif devlet gücü 15,000'den fazla silahlı ve eğitimli Rusçuk milis askerine komuta eden Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa elinde idi. İstanbul'dan kaçan eski Nizam-ı Cedid askerleri ve siyasiler ona sığınmışlardı. Bunlara arasında siyasi alanda ileri gelenler "Rusçuk Yaranı" adı verilen bir cemiyet kurmuşlardı. Bu gruba dahil olan eski sadrazam kethudaşı Refik Efendi İstanbul'a gelip padişaha yakın kişilerle görüşüp sonra'da şahsen padişah IV. Mustafa huzuruna çıkıp Alemdar Mustafa Pasa'nın padişaha bağlığını sunmak için İstanbul'a gelmesi için izin istedi. Ama bu izin verilmedi. Refik Efendi reisülkitaplığa tayin edilip Edirne'de bulunan Sadrazam Çelebi Mehmet Paşa yanına gönderildi.[2]
1808'de "Rusçuk Yaranı" çabalariyle Alemdar Mustafa Paşa Rusçuk milis ordusuyla ortalığı fazla karıştırmadan Edirne'ye geldi. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa ve yaninda ordu kalintilari ile burada ordugahta bulunmakta idi. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa da Alemdar'a katildi.
İstanbul'a giden yollar kapatıldı. 13 Temmuz'da Pınarhisar ayanı Hacı Ali Ağa emrinde milislere bağlı olan 300 süvari ile harekete geçip Rumelifeneri kalesinde oturmakta olan Kabakçı Mustafa üzerine yürüdü. Orada Kabakçı Mustafa hiç tedbirsiz ve habersiz olarak yakalanıp hemen öldürüldü. Milisler kaleyi ellerine geçirdiler. Fakat buna karşı Boğaz yamakları diğer kalelerinden getirdikleri toplarla karşı hücuma geçtiler. 14 Temmuz'da Rumelifeneri'nde çok şiddetli bir çarpışma başladı. Bu dört gün sürdü. Sonunda yenilgiye uğrayan yamaklar Rumelifeneri, Rumelikavağı, Sarıyer ve Yeniköy semtlerini yakıp yıkıp çekildiler ve bazıları kayıkla kaçmayı başardı. Bu çarpışma sonunda 300 kadar yamak ve 13 milis asker öldü.[2]
IV. Mustafa hazine vekili Nezir Ağa'yı Edirne'ye gönderip sadrazamı ve orduyu İstanbul'a çağırdı. Sadrazam Çelebi Mehmet Paşa orduyla gelmekte iken kendi milis kuvetleri ile Alemdar Mehmet Paşa'da onunla beraberdi. Istanbul'dan gelen devlet erkanı sadrazam ve Alemdar Mustafa'yı İncirli'de karşıladı. Padişah IV. Mustafa orduda bulunan Sancak-ı Şerif'i karşılamak üzere İncirli ile Davutpaşa arasında Kırkavak mevkine gelmişti. Orada sadrazam ve Alemdar'ı huzuruna çağırıp onlarla görüştü. Sonra 19 Temmuz günü Alemdar Mustafa Paşa milisleri Çırpıcı Çayırına kamp kurdular. Sadrazam ise askerleri kışlalarına gönderek İstanbul'a konağına yerleşti. 21 Temmuz günü Alemdar'ın Rusçuk milisleri Alay Köşkü önünde IV. Mustafa'ya alay gösterildi.IV. Mustafa bundan sonra hemen Alemdar'ı sadık bir vezir olarak kabul eden ve onun tüm Balkanlarda Edirnekapı'dan Tuna boylarına kadar devlet temsilcisi ve serdari olduğunu ilan eden bir hattı-humayun hazırlayıp ona gönderdi.[2]
Ama 28 Temmuz 1808 günü Alemdar Mustafa Paşa Rusçuk milis kuvetlerinden tüfekli Kırcalı askeri ile İstanbul'a girip Babibali'ye baskın yaptı. O sırada kıyafet değiştirip İstanbul'u tebdile çıkmis olan IV. Mustafa acele saraya döndü. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa'dan sedaret mühr-ü alındı ve hala serdar olduğu için ordugaha gönderildi.
Alemdar Mustafa Paşa milis birliklerinden müfrezeleri İstanbul'un her tarafına yerleştirdikten sonra 5-6 bin Kırcalı askeri ile Topkapı Sarayı'nı bastı. Devlet erkanı saraya çağırıldı Alemdar Mustafa Paşa, birlikleri ile Orta Kapı'dan girip, Akağalar Kapısı önündeki namazgaha oturdu. Sedaret mührünü oraya gelen silahtar ağaya teslim etti. Daha önce gelip saraya girmiş ve orada bulunan IV. Mustafa ile müşavere etmiş olan Şeyhülislam ve kızlar ağası ona çıkıp padişahın kendini sadrazam tayin etmek istediğini bildirdiler. Alemdar sabık padişah III. Selim'le görüşmek istediğini ve onun haremden dışarı çıkarılmasını istediğini söyledi. Şeyhülislam ve kızlar ağası tekrar hareme girdiler. Uzun bir müddet sonra kızlar ağası çıkıp III. Selim'in çıkmak istemediği haberini getirdi. Ama Alemdar ona III. Selim'i padişah yapmak istediğini açıkladı ve İV. Mustafa;nın kendi rahatına bakmasını istediğini söyledi. Kızlarağası tekrar içeri girdi ve akağalar harem kapılarını kapadılar. IV. Mustafa tahttan inmeye yanaşmamaktaydı ve maiyetindekilerin tavsiyelerine uyarak III. Selim'in ve kardeşi Şehzade Mahmut'un bulunarak idam edilmelerini emretti. Böylece padişahlık hakkı olan yaşan tek Osmanoğlu hanedanı mensubu olacağını ve tahtta indirilemeyeceğini ummaktaydı. Bostancılar başlarında Başçuhadar Abdulfettah, Hazine kethüdası Ebe Selim, Hazine Vekili Nezir, Tebdil Hasekisi Hacı Ali ve Bostancı Deli Mustafa, III. Selim'in kaldığı daireye gittiler. Orada sabık sultanı görüp başını kılıç darbeleriyle ikiye yarıp öldürdüler. Anber Ağa ve cariyeler Şehzade Mahmut'u kaçırıp sakladılar. Alemdar Babusaade kapısını kırdırmaya başlayınca akağalar korkup kapıyı açtılar. Alemdar hareme girdi ve Arzodası önünde tahta yeniden geçirmek istediği III. Selim'i beklerken onun ölüsü ile karşılaştı. Şehzade Mahmut bulunup getirildiği zaman hemen yeni padişah olarak ona biat etti ve cülus töreni hazırlandı. [2]
IV. Mustafa ise Bağdat Köşkü'nde tahttan inmediğini iddia edip bağırıp çağırmaktaydı. O saray erkanı tarafından yatıştırılıp Harem;de kafes dairesine götürüldü. III. Selim'in katileri olanlar yakalanip once firin mahbesinde tutuklandilar ve sonra hepsi idam edildiler. [2]
Eylül 1808'de İstanbul'a aralarında Serezli İsmail Bey, Kalyoncu Mustafa, Cebbarzade Süleyman Bey, Karaosmanoğlu vb Rumeli ve Anadolu ayanları çağrıldı. İstanbul şehri ayanların milis güçleri ile doldu. Ayanlar Çağlayan Kasrı'nda bir "meşveret-i amme" denilen toplantıya katıldılar. Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa bu toplantıda konuşma yaparak merkezi hükümetin ayanların nüfuzllarını kendi bölgelerinde meşru oldugunun kabul edeceğini belirtti. Buna karşılık ayanlar padişahın her emrine uyacaklarına ve istenildiği zaman ona askeri yardım sağlıyacaklarına söz vermeleri gerekmekteydi. 29 Eylül 1808'de bu koşullar bir belgeye konulup "Sened-i İttifak" adı verilen bu belge ayanlar tarafından imzalandı. Bu belge bir taraftan merkezi otoriteyi kuvvetlendirmekle beraber padişahın teorik mutlak iktidarına gölge düşürmekteydi. Aynı zamanda merkezi otoritenin askeri konularda bile ayanlara bağlı olduğunu içermekteydi. [2]
Nizam-ı Cedid ocağının yerine 14 Ekim 1808'de Sekban-ı Cedid adı verilen yeni modern ordu kurulduğu ilan edildi. Rusçuk Yaranı'ndan olan Behiç Efendi "Umur-i Cihadiye Nazırı" alarak Sekban-ı Cedid için mali kaynaklar bulmaya memur edildi.[2]
Kapıkulu ocaklarında asker olmayıp maaş alanları tespit edilip bunların "esame" adı verilen maaş cüzdanları toplaanmaya başlandı. Para karşılığı elde edilen bir "esame cüzdanı"nı eline geçiren her kişinin üç ayda bir devlet hazinesinden ulufe alma hakkı bulunuyordu. "Umur-i Cihadiye Nazırı" olan Behiç Efendi'ye verilen bir diğer görev piyasa rayiç bedelini ödeyerek asker olmayanlardan eski "esame" cüzdanlarını toplamaktı. Böylece toplanan "esame" cüzdanları yakılarak defterlerde kayıtlı olan kapıkulu askeri sayısında azalma sağlandi ve boylece "Sekban-i Cedid" kısmen finanse edildi.[2]
Sened-i İttifak anlaşması ise II. Mahmut'a "padişahın otoritesinin kısıtlandığı" yönünde duyurulmuş, Padişah Paşa'ya karşı kışkırtılmıştı.
Alemdar Mustafa Paşa'nın Yeniçeriler'in "kendilerine alternatif olduğu düşüncesiyle" karşı çıktığı Nizam-ı Cedid'i (Sekban-i Cedid olarak farklı isimle de olsa) yeniden kurması, Yeniçeri ocaklarında yolsuzluk tespiti yapmaya kalkışması onların da düşmanlığını kazanmasına yetmişti.
Sonunda (15 Kasım - 18 Kasım 1808)'de ortaya çıkan Alemdar Vakası adı verilen yeniçeri isyanının ilk gününde isyancı Yeniçeriler, Alemdar'ın kalmakta olduğu Bâbıâli'yi bastılar. Sekbanların karşı koyması üzerine de ateşe verdiler. Saraydan yardım gelmeyince umudunu yitiren Alemdar barut mahzenini ateşleyerek içeri girmeye çalışan 1000'e yakın yeniçeriden 600 kadarıyla birlikte öldü.[2]
Yeniçeriler yangından sonra onun ölüsünü bularak günlerce İstanbul'da dolaştırdılar; sonra parçalayıp Yedikule dışındaki bir kuyuya attılar. Sonradan İstanbul'da Zeynep Sultan Camii avlusunda yapılmış bir türbeye gömülmüştür.
2.^ a b c d e f g h i j Sakaoğlu, Necdet (1999) Bu Mülkün Sultanları, İstanbul:Oğlak ISBN:975-329-299-6 say. 407
Tarih: 2014-03-21 22:00:00 Kategori: Edebiyat
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Alemdar Mustafa Paşa Nedir
Rusçuk Ayanlığını ele geçirmesi
1755'te Hotin'de doğmuştur. Babası Hacı Hasan adında bir yeniçeri idi. Aynı ocağa kaydolup bölüğünün sancağını taşıdığı için "Alemdar" lakabı ile anılır olmuştu.Balkanlar'da devam eden Rus ve Avusturya savaşları bölgede merkezi otoritenin kurulmasını hemen hemen imkansızlaştırmıştı. Sınırlarda düşmana karşı savunmanın ve bölge içinde asayişin sağlanması için devlete gayrimeşru güç odaklarına bağımlı ve muhtaç hale gelmişti. Başkentten uzak bölgelerde ve özellikle Balkanlarda, "ayan" adı verilen gayriresmi yörel güç odakları devlet idaresine ortak olarak ortaya çıkmıştı. Babıâlı, sınırlar içinde asayişi sağlamak ve ortaya çıkan zorbaları ve eşkiyayı temizlemek için iktidarına ortak olan ayanlardan âsi olmayan ve hâlâ sadakatini sürdürenler ile temas kurup bunları polis gücü gibi kullanmaktan başka çare bulamadı. Hükümete bağlı olan ayanlardan biri de Rusçuk ayanı Tirsinikli oğlu İsmail Ağa idi. [1]
Alemdar Mustafa da Tirsinikli oğlu İsmail Ağa'nın maiyetine katıldı ve kısa sürede büyük yararlıklar göstererek Ağa'nın takdirini kazandı. Özellikle Tirsinikli oğlu İsmail Ağa 1797'de Pazvantoğlu Osman'ın hayli kalabalık ordusunu sadece 200 kadar adamıyla püskürtüp Rusçuk'u kurtarması, bir anda bölgede adının duyulmasını ve hükümette bile şöhret kazanmasını sağladı. Başarısından ötürü Silistre Valisi Gürcü Osman Paşa'nın teklifi üzerine "Hassa Hasekiliği" payesi verilerek ödüllendirildi. Pazvantoğlu'nun tenkili süreci içinde onu Tirnova hücumunda mağlup etmesi, sonra da eşkıya Manav İbrahim'i tepelemesiyle Alemdar Mustafa Tirsinikli oğlu İsmail Ağa'nın gözüne girdi. Önce onun yanında kapıcıbaşılığa yükseldi. 1804'te ise İsmail Ağa'nın teklifiyle Hacı Ömer Ağa'nın ölümü sonucu boşalan Hezargrad âyanlığına atandı. [1]
1806'da Tirsiniklioğlu İsmail Ağa'nın bir suikasta kurban gitti. Alemdar Mustafa Ağa, efendisine yapılan suikast haberini alınca Rusçuk'a gidip asayişi sağladı. Rusçuk halkından aldığı destek ile İstanbul'a temsilciler gönderildi ve Alemdar Mustafa, Rusçuk'a ayan olarak atandı. [1]
Ayan olarak Rusçuk, Yergogu ve Tuna sahillerinde Rus ilerleyişine engel olmak için tedbirler almaya çalıştı. Bölge tarımının gelişmesine çalışıp bu nedenle bölgede yeni şu kanalları açtırdı. Çiftçiden yasa dışı alan haraç gibi vergileri kaldırdı. Bu icraatı ile çift bozup bölgeden ayrılan köylüleri tekrar geri gelmeye teşvik etti. [1]
Ayan olarak isyandan vazgeçtikten sonra Vidin muhafızlığına atanan Pazvantoğlu Osman Paşa ölünce ayanı olduğu bölgelerde faydalı, adil ve itaatkar idaresi ile Osmanlı yüksek idarecilerini gözüne girdiği için vezirlik rütbesi ile Vidin muhafızlığı ile Silistre Eyaleti valiliğine getirildi. [1]
1806'da başlayan 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'nda önemli yararlıklar gösterdi. Rus Mareşali Mikelson'u bozguna uğratarak ordu içindeki şöhretini arttırdı ve Ruslar'a karşı direncin yeni umudu oldu.
Kabakçı Mustafa İsyanı
1808 yılında Kabakçı Mustafa İsyanı çıktı. III. Selim tahttan indirildi ve IV. Mustafa tahta geçirildi. Bu isyanı tesvik edip idare edenler Nizam-ı Cedid reformlarını kaldırmaya yeltendiler. Olaylar üzerine İstanbul'dan Rusçuk şehrine kaçıp Alemdar Mustafa Paşa'ya sığınan reform yanlıları, Rusçuk Yaranı olarak anılan, bir gizli cemiyet kurarak Alemdar Mustafa Paşa'yı İstanbul'a gitmesi için teşvik ettiler.İstanbula geliş ve yeni padişahın tahta geçirilişi
Ruslarla imzalanan bir ateşkes anlaşması yapılmıştı ama Silistre'de ordugahta bulunan "ordu" içinde yeniçeriler karışıklık çıkardılar. O kış için ordu niteliği kalmamış olan Osmanlı birlikleri başlarında Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem Çelebi Mehmet Paşa olmak üzere Edirne'ye döndüler.[2]Rumeli'de efektif devlet gücü 15,000'den fazla silahlı ve eğitimli Rusçuk milis askerine komuta eden Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa elinde idi. İstanbul'dan kaçan eski Nizam-ı Cedid askerleri ve siyasiler ona sığınmışlardı. Bunlara arasında siyasi alanda ileri gelenler "Rusçuk Yaranı" adı verilen bir cemiyet kurmuşlardı. Bu gruba dahil olan eski sadrazam kethudaşı Refik Efendi İstanbul'a gelip padişaha yakın kişilerle görüşüp sonra'da şahsen padişah IV. Mustafa huzuruna çıkıp Alemdar Mustafa Pasa'nın padişaha bağlığını sunmak için İstanbul'a gelmesi için izin istedi. Ama bu izin verilmedi. Refik Efendi reisülkitaplığa tayin edilip Edirne'de bulunan Sadrazam Çelebi Mehmet Paşa yanına gönderildi.[2]
1808'de "Rusçuk Yaranı" çabalariyle Alemdar Mustafa Paşa Rusçuk milis ordusuyla ortalığı fazla karıştırmadan Edirne'ye geldi. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa ve yaninda ordu kalintilari ile burada ordugahta bulunmakta idi. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa da Alemdar'a katildi.
İstanbul'a giden yollar kapatıldı. 13 Temmuz'da Pınarhisar ayanı Hacı Ali Ağa emrinde milislere bağlı olan 300 süvari ile harekete geçip Rumelifeneri kalesinde oturmakta olan Kabakçı Mustafa üzerine yürüdü. Orada Kabakçı Mustafa hiç tedbirsiz ve habersiz olarak yakalanıp hemen öldürüldü. Milisler kaleyi ellerine geçirdiler. Fakat buna karşı Boğaz yamakları diğer kalelerinden getirdikleri toplarla karşı hücuma geçtiler. 14 Temmuz'da Rumelifeneri'nde çok şiddetli bir çarpışma başladı. Bu dört gün sürdü. Sonunda yenilgiye uğrayan yamaklar Rumelifeneri, Rumelikavağı, Sarıyer ve Yeniköy semtlerini yakıp yıkıp çekildiler ve bazıları kayıkla kaçmayı başardı. Bu çarpışma sonunda 300 kadar yamak ve 13 milis asker öldü.[2]
IV. Mustafa hazine vekili Nezir Ağa'yı Edirne'ye gönderip sadrazamı ve orduyu İstanbul'a çağırdı. Sadrazam Çelebi Mehmet Paşa orduyla gelmekte iken kendi milis kuvetleri ile Alemdar Mehmet Paşa'da onunla beraberdi. Istanbul'dan gelen devlet erkanı sadrazam ve Alemdar Mustafa'yı İncirli'de karşıladı. Padişah IV. Mustafa orduda bulunan Sancak-ı Şerif'i karşılamak üzere İncirli ile Davutpaşa arasında Kırkavak mevkine gelmişti. Orada sadrazam ve Alemdar'ı huzuruna çağırıp onlarla görüştü. Sonra 19 Temmuz günü Alemdar Mustafa Paşa milisleri Çırpıcı Çayırına kamp kurdular. Sadrazam ise askerleri kışlalarına gönderek İstanbul'a konağına yerleşti. 21 Temmuz günü Alemdar'ın Rusçuk milisleri Alay Köşkü önünde IV. Mustafa'ya alay gösterildi.IV. Mustafa bundan sonra hemen Alemdar'ı sadık bir vezir olarak kabul eden ve onun tüm Balkanlarda Edirnekapı'dan Tuna boylarına kadar devlet temsilcisi ve serdari olduğunu ilan eden bir hattı-humayun hazırlayıp ona gönderdi.[2]
Ama 28 Temmuz 1808 günü Alemdar Mustafa Paşa Rusçuk milis kuvetlerinden tüfekli Kırcalı askeri ile İstanbul'a girip Babibali'ye baskın yaptı. O sırada kıyafet değiştirip İstanbul'u tebdile çıkmis olan IV. Mustafa acele saraya döndü. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa'dan sedaret mühr-ü alındı ve hala serdar olduğu için ordugaha gönderildi.
Alemdar Mustafa Paşa milis birliklerinden müfrezeleri İstanbul'un her tarafına yerleştirdikten sonra 5-6 bin Kırcalı askeri ile Topkapı Sarayı'nı bastı. Devlet erkanı saraya çağırıldı Alemdar Mustafa Paşa, birlikleri ile Orta Kapı'dan girip, Akağalar Kapısı önündeki namazgaha oturdu. Sedaret mührünü oraya gelen silahtar ağaya teslim etti. Daha önce gelip saraya girmiş ve orada bulunan IV. Mustafa ile müşavere etmiş olan Şeyhülislam ve kızlar ağası ona çıkıp padişahın kendini sadrazam tayin etmek istediğini bildirdiler. Alemdar sabık padişah III. Selim'le görüşmek istediğini ve onun haremden dışarı çıkarılmasını istediğini söyledi. Şeyhülislam ve kızlar ağası tekrar hareme girdiler. Uzun bir müddet sonra kızlar ağası çıkıp III. Selim'in çıkmak istemediği haberini getirdi. Ama Alemdar ona III. Selim'i padişah yapmak istediğini açıkladı ve İV. Mustafa;nın kendi rahatına bakmasını istediğini söyledi. Kızlarağası tekrar içeri girdi ve akağalar harem kapılarını kapadılar. IV. Mustafa tahttan inmeye yanaşmamaktaydı ve maiyetindekilerin tavsiyelerine uyarak III. Selim'in ve kardeşi Şehzade Mahmut'un bulunarak idam edilmelerini emretti. Böylece padişahlık hakkı olan yaşan tek Osmanoğlu hanedanı mensubu olacağını ve tahtta indirilemeyeceğini ummaktaydı. Bostancılar başlarında Başçuhadar Abdulfettah, Hazine kethüdası Ebe Selim, Hazine Vekili Nezir, Tebdil Hasekisi Hacı Ali ve Bostancı Deli Mustafa, III. Selim'in kaldığı daireye gittiler. Orada sabık sultanı görüp başını kılıç darbeleriyle ikiye yarıp öldürdüler. Anber Ağa ve cariyeler Şehzade Mahmut'u kaçırıp sakladılar. Alemdar Babusaade kapısını kırdırmaya başlayınca akağalar korkup kapıyı açtılar. Alemdar hareme girdi ve Arzodası önünde tahta yeniden geçirmek istediği III. Selim'i beklerken onun ölüsü ile karşılaştı. Şehzade Mahmut bulunup getirildiği zaman hemen yeni padişah olarak ona biat etti ve cülus töreni hazırlandı. [2]
IV. Mustafa ise Bağdat Köşkü'nde tahttan inmediğini iddia edip bağırıp çağırmaktaydı. O saray erkanı tarafından yatıştırılıp Harem;de kafes dairesine götürüldü. III. Selim'in katileri olanlar yakalanip once firin mahbesinde tutuklandilar ve sonra hepsi idam edildiler. [2]
Alemdar Mustafa Paşanın Sadrazamlığı
Alemdar Mustafa Paşa sadrazamlığında reformlar yapmaya girişti.Eylül 1808'de İstanbul'a aralarında Serezli İsmail Bey, Kalyoncu Mustafa, Cebbarzade Süleyman Bey, Karaosmanoğlu vb Rumeli ve Anadolu ayanları çağrıldı. İstanbul şehri ayanların milis güçleri ile doldu. Ayanlar Çağlayan Kasrı'nda bir "meşveret-i amme" denilen toplantıya katıldılar. Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa bu toplantıda konuşma yaparak merkezi hükümetin ayanların nüfuzllarını kendi bölgelerinde meşru oldugunun kabul edeceğini belirtti. Buna karşılık ayanlar padişahın her emrine uyacaklarına ve istenildiği zaman ona askeri yardım sağlıyacaklarına söz vermeleri gerekmekteydi. 29 Eylül 1808'de bu koşullar bir belgeye konulup "Sened-i İttifak" adı verilen bu belge ayanlar tarafından imzalandı. Bu belge bir taraftan merkezi otoriteyi kuvvetlendirmekle beraber padişahın teorik mutlak iktidarına gölge düşürmekteydi. Aynı zamanda merkezi otoritenin askeri konularda bile ayanlara bağlı olduğunu içermekteydi. [2]
Nizam-ı Cedid ocağının yerine 14 Ekim 1808'de Sekban-ı Cedid adı verilen yeni modern ordu kurulduğu ilan edildi. Rusçuk Yaranı'ndan olan Behiç Efendi "Umur-i Cihadiye Nazırı" alarak Sekban-ı Cedid için mali kaynaklar bulmaya memur edildi.[2]
Kapıkulu ocaklarında asker olmayıp maaş alanları tespit edilip bunların "esame" adı verilen maaş cüzdanları toplaanmaya başlandı. Para karşılığı elde edilen bir "esame cüzdanı"nı eline geçiren her kişinin üç ayda bir devlet hazinesinden ulufe alma hakkı bulunuyordu. "Umur-i Cihadiye Nazırı" olan Behiç Efendi'ye verilen bir diğer görev piyasa rayiç bedelini ödeyerek asker olmayanlardan eski "esame" cüzdanlarını toplamaktı. Böylece toplanan "esame" cüzdanları yakılarak defterlerde kayıtlı olan kapıkulu askeri sayısında azalma sağlandi ve boylece "Sekban-i Cedid" kısmen finanse edildi.[2]
Alemdar Mustafa Paşanın Ölümü
Alemdar Mustafa Paşa'nın sadrazamlık döneminde İstanbul'da barınan adamlarının yağmalara karışması, halka Kabakçı Mustafa isyancılarını aratır olması halk arasında huzursuzluk yaratmış, ona olan güveni sarsmıştı.Sened-i İttifak anlaşması ise II. Mahmut'a "padişahın otoritesinin kısıtlandığı" yönünde duyurulmuş, Padişah Paşa'ya karşı kışkırtılmıştı.
Alemdar Mustafa Paşa'nın Yeniçeriler'in "kendilerine alternatif olduğu düşüncesiyle" karşı çıktığı Nizam-ı Cedid'i (Sekban-i Cedid olarak farklı isimle de olsa) yeniden kurması, Yeniçeri ocaklarında yolsuzluk tespiti yapmaya kalkışması onların da düşmanlığını kazanmasına yetmişti.
Sonunda (15 Kasım - 18 Kasım 1808)'de ortaya çıkan Alemdar Vakası adı verilen yeniçeri isyanının ilk gününde isyancı Yeniçeriler, Alemdar'ın kalmakta olduğu Bâbıâli'yi bastılar. Sekbanların karşı koyması üzerine de ateşe verdiler. Saraydan yardım gelmeyince umudunu yitiren Alemdar barut mahzenini ateşleyerek içeri girmeye çalışan 1000'e yakın yeniçeriden 600 kadarıyla birlikte öldü.[2]
Yeniçeriler yangından sonra onun ölüsünü bularak günlerce İstanbul'da dolaştırdılar; sonra parçalayıp Yedikule dışındaki bir kuyuya attılar. Sonradan İstanbul'da Zeynep Sultan Camii avlusunda yapılmış bir türbeye gömülmüştür.
Kaynakça
1.^ a b c d e Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1942), Meşhur Rumeli Ayanlarından Tirsinikli İsmail, Yılık Oğlu Süleyman Ağalar ve Alemdar Mustafa Paşa, (İkinci Basım) , Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları ISBN:97897516226002.^ a b c d e f g h i j Sakaoğlu, Necdet (1999) Bu Mülkün Sultanları, İstanbul:Oğlak ISBN:975-329-299-6 say. 407
Tarih: 2014-03-21 22:00:00 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx